vee.. ne olup bittiğini anlayamadan yaz biter


fuck the borders..

öyle olmasa şaşardım zaten.

bu ülke gerçekten ideal katili.. bir adım atmadan önce bütün detayları ince ince düşünüyorum, yani düşündüğümü sanıyorum ve sonunda şöyle bir şey oluyor. hiç aklıma gelmeyen, "yok artık o kadar da 3. dünya ülkesi değiliz" dediğim bir şey oluyor. kesin oluyor ama. çocukluğumdan beri irili ufaklı pek çok durumda denedim bunu. hatta bu benimle evren arasında küçük bir oyun gibi çoğu zaman ve bir kere bile kazandığımı hatırlamıyorum. gerçekten 4-5 yaşından beri oynadığım bir oyun bu "bütün olasılıkları hesaplama oyunu".. ama daima hesaplayamadığım bir olasılık oluyor ve başıma gelen de o oluyor.

mesela vize başvurumda.. aklımın ucundan geçmeyen saçma sapan şeyler oldu. eksik evrakla başvurmak zorunda kaldım ve tam 4 defa vize ofisine tekrar çağırıldım, halbuki bunu yaşamamı gerektirecek benden kaynaklanan hiçbir ihmal yoktu.

son zamanlarda hayatımda yine bir çok değişiklik oldu. hesapta olmayan birçok problem çıktı. gerçekten kurşun döktürmem gerektiğini düşünüyor arkadaşlarım. üstümdeki kötü enerjiyi alacağına inanıyorlar.

o amerikalı akademisyen arkadaşımla (ali diyelim ona bundan sonra) bu "aramızdaki şey"e devam etmeye karar verdik. chicago'ya döndü ve aramızdaki 7 saatlik zaman farkı yüzünden biraz iletişim problemi yaşıyoruz ama ortalama 2-3 günde bir telefonla konuşuyoruz. ve genelde o yatmadan hemen önce sabah saat 6 sularında ben uyanmış oluyorum o bana günaydın ben ona iyi geceler dileyerek güne başlıyoruz/günü bitiriyoruz. skyscanner'da bir fiyat alarmı oluşturdum, eğer bi fırsatım olursa bu yıl sömestr tatilinde yanına gidebilirim. bu arada gitmeden önce söyledikleri benim için gerçekten çok değerliydi. çünkü her zaman benim hislerimden emin olmadığımın çok farkında olarak hareket etti: "sen harikasın! let me continue to speak english, I was ready for that but I cant do that. if you want to keep "doing that" with me, just let me know. you dont have to "do that" so you just dont have to say nothing. you are not gonna hurt my feelings. I like you and I dont know when and how we will see each other again but I really care you and I will do my best. as I said so, if you really want to do that, just let me know. if you dont, let it go, you dont have to do anything." ve tabii ki hiçbir şey diyemedim. dönüp yüzüne de bakamadım. garipti. eve döndükten sonra ona mesaj gönderdim: "I think I'm gonna miss you. and yes, I absolutely want to keep doing this." sonra da şöyle bir mesaj aldım: "I'm going to miss you too, but it sounds like the distance between us won't keep us from being a part of each other's life."

özellikle son dönemde birbirimizi görmek için zaman yaratmak konusunda inanılmaz çaba içindeydik. hiçbir şey yapamazsak akşam iş çıkışı, o da kütüphaneden çıkıyordu ve bir şeyler atıştırıyorduk. gittikten sonra aslında biraz boşluğa düştüğümü söylemeliyim.

bana iranlı ingilizce öğretmeni bir ev arkadaşı geldi ki sürekli ingilizce konuşmak zorundayım ve bu sanırım iyi ama biraz da sıkıcı.

hâlâ çözümleyemediğim bazı finansal problemler var, almanya sonrası için. umarım onları bi şekilde çözmenin yolunu bulurum çünkü bu kış gerçekten full time çalışmak istemiyorum. tamamlamak istediğim yarım kalan işlerim var. ve umarım çözmenin ve planlarımı hayata geçirmenin bir yolunu bulurum.

ev buldum. yani almanya'da kalacak yer buldum. müzik üzerine phd yapan 30'larında bir alman'ın evinde kalacağım. umarım iyi biridir. daha grandma g'ye de söylemedim ve muhtemelen host'umun erkek olduğunu öğrendiğinde biraz huzursuz olacak. aslında belki de hiç söylememeliyim, bilmiyorum. bu arada bu durumdan ali'nin de hoşlandığını pek sanmıyorum ama tamamen sessiz kalmayı ve bambaşka bir konuya odaklanmayı tercih etti.

ah! son olarak bir oslo planım vardı, hayata geçirmek istediğim. white nights'ı görmek istiyordum ama birkaç gün önce beni şok eden bir şey öğrendim. o artık sınır tanımayan bir sağlık çalışanı olarak afrika'nın en güneyinde namibia diye bir ülkeye yerleşmiş. buna hem üzüldüm hem heyecanlandım. dünyanın en pahalı ülkesine sırf onu görebilmek için gitmeyi göze almıştım ve o artık oslo'da değil. diğer yandan onun yapabildiklerini görmek beni heyecanlandırıyor ve bende harekete geçme dürtüsü uyandırıyor. keşke türkiye'de de plan yapmak ve onu hayata geçirmek sadece insanın planlarına sebat etmesine bağlı olsa.

sevgiler
jk


ps: evet, one direction'ı seviyorum. hatta justin bieber'la da hiçbir problemim yok. ne var!?

Comments

Popular Posts