yumurtadan çıkan "date"


evet, spontan bi biçimde yıl sonra biriyle randevulaştım. evvelden tanıdığım gasteci bi çocuk işte. geçen incirli ömür'de eve gitmek için otobüs bekler ve volta atarken karşılaştık. "aa naber" filan diye öpmeye giderken elimdeki kapağı açık su şişesini de dalgınlıkla üstüne boca ettikten sonra yakın yerlerde oturduğumuz ortaya çıkınca "hadi seni eve bırakayım" filan, öyle 10 dk eskileri yâd ettik. ayrıldık. aslında arayıp "bi kahve içelim" diyeceğini biliyordum. nitekim bi kaç gün sonra linkedIn'den buldu beni, derken facebook'tan. naber, nasıl gidiyo iş güç derken bu sabah beklediğim teklif geldi. "oluuur" dedim. adrien'ı aşmam ve başkalarıyla görüşmem, dışarı çıkmam gerekiyor. alt tarafı bi kahve, diye düşündüm.

bu akşam evden aldı, yeşilköy'e gittik. iyi, hoş ama her yerde adrien'la bi anım var. sinirim bozuluyo, burada oturmuştuk, şurada sarılmıştık, aa burada balona nişan almalı o sikko şeyden yapmıştı adrien filan. zaten o da panik, rahat değil belli. cümlelerini toparlayamıyor, salak salak beylik laflar ediyor, derinliği yok, alt tarafı sigaramı yakıcak eli titriyor filan. oturulabilecek bi ton yer varken saçma sapan bi yerde oturduk. sonrasında daha saçma sapan bi hareket yapıp piknikçilerin yanında çimenlere örtü atıp (eve arabasının arkasında mangal takımıyla dolaştığını da bu vesileyle anladım) oturduk. daha doğrusu sıkıntıdan patladık. radyoda hep abuk sabuk ucuz pop şarkılar filan çaldı. yani dinamit yutup kendimi patlatmak istedim sıkıntıdan. iç organlarım sağa sola saçılsın, cesedim tanınmaz hale gelsin istedim.

nerde "burada handmade şarap var, bakalım beğenecek misin" diye abartısız ama şık yerlere götüren, kapımı açan, arabasında her daim klasik müzik kanalı açık olan, birlikte operaya gittiğimiz, sohbet edebildiğimiz ve çok güldüğümüz ve gülerken gözlerinin içi parlayan adam, nerde "bu"?

ölmek istiyorum.
hayat çok sıkıcı ve boktan.

jk

Comments

Popular Posts