i'm just not that into me!


adrien'dan ayrıldım. üzgün olup olmadığımı bilmiyorum. daha doğrusu bir üzülüyorum, bir üzülmüyorum. çok kısa sürse de ilişki içindeyken de hoşlanıp hoşlanmadığımı bilmiyordum. yani aslında hoşlanıyordum ama nathaniel'ı nereye koyacağımı bilemiyordum. hep ararsa ne tepki vereceğimi, çağırırsa "sebebini bile bile" ona gidip gitmeyeceğimi düşünüp durdum. ne yapmaya çalıştığımı bilmiyorum. aslında genel olarak karşıma çıkan bir şeyler yaşadığım insanlara karşı ne hissettiğimi artık bilmiyorum. yeni değil, uzunca bir süredir bu böyle. sanırım duygularımı ve kendimi olmayacak insanlar için fazla yıpratmışım ve artık karşıma çıkan insanları terazinin doğru kefesinde değerlendiremiyorum. sanki kendimi açarsam hep yaralanacakmışım gibi... o yüzden de ilişkilerimde -inanması güç ama- az konuşup kendimi gizlemeyi yeğliyorum.


adrien'la neden bu hale geldiğini de bilmiyorum. galiba nathaniel'ı obsesyon haline getirmekle meşgulken adrien'la "gerçek" bir şeyler inşa etmeyi unuttum. ona kendimi açmadım. çünkü dilediğim an kapıyı vurup çıkabilmeyi planlıyordum. ama gerçekten istediğim bu muydu, bilmiyorum. bazen sandığımdan daha çok hoşlandığımı, bazen aslında hoşlanmadığımı sadece nathaniel'dan intikamımı bu şekilde aldığımı düşünüyorum. bildiğim bir şey varsa o da beni arayıp özür dilemesini istediğim... çünkü bunu yapan ben olmayacağım. arayıp ikinci bir şans istemesini istiyorum. sanırım yine de onu affedebilirim. hatta galiba affetmeyi istiyorum.


belki de nathaniel'dan daha önce kurtulmayı başarabilseydim, aslında gerçekten çok da büyütülmeyecek bir mesele için adrien'la ipleri koparmazdım. sanırım onu geri istiyorum. ama aramıza koyduğu tabular olmadan... onun da eski karısına duyduğu aşktan kurtulabildiğini sanmıyorum. yoksa bu meseleyi bu kadar "dokunulmaz" hale getirmezdi. bana makul bir açıklama yapar, birkaç sorumu yanıtlardı ve bu konuyu tekrar açmamak üzere kapatabilirdik. ama öyle olmadı.

dedim ya... bilmiyorum. belki de şu anda özlüyorumdur. beynim artık kalbimi engelliyor. aldatılmakla ilgili bir paranoya geliştirdiğim için belki de hiçbir şekilde düzgün ifade edemedim kendimi ona. belki onu böyle davranmaya iten bendim.  belki de çok rahat davrandığım için kendinde böyle davranma hakkını buldu, "aaah nasılsa josephine takmaz," dedi. (daha çok ilk olasılık üzerinde duruyorum. bence bir konu üzerinde konuşamıyorsan onu aşamamışsındır, oraya dokununca acıdığı için de sıkı sıkı mıhafaza ediyorsundur.)

dedim ya ben artık hiçbir şey bilmiyorum. adrien'la ipleri kopardığımda sanki nathaniel'dan da kendimi kurtarmış gibi hissettim. her ne kadar artık "right guy"ın vârolduğuna inanmasam da sanki adrien "right guy"a en yakınsayan adamdı. bir de bakmaktan en çok keyif aldığımdı. sanırım en çok gülüşünü özleyeceğim. ve ellerini... gülerek gözlerimin içine bakışını da... ve...

her neyse...

sonuç itibariyle bitti. ve şu anda üzgün olduğumu söyleyebilirim. bundan sonraki süreçte kendimi gerçekten bir ilişkiye her bakımdan hazır hissedene dek flört, date vb durumlardan elimi eteğimi çekmeye karar verdim. yapmak istediğim başka şeyler var. konsantrasyonumu kendime vermeli ve önce "kendimde olmalıyım."

sevgiler
josephine



Comments

Popular Posts