kız kavgası, bu da geldi başıma!

teoride böyle ama pratikte değil, emin olun.
 birini seversin, gözüne perde iner, kulakların duymaz olur. o birinin gerizekalının teki olduğunu ve aynı kalibreden olmadığını anlaman çevrendeki herkes haykırmasına karşın zaman alır, çok zaman hem de. bu gerçeği fark ettiğinde, onunla olmak için yaptıklarının ve o sırada kendin için yapmadıklarının -en çok da yapmadıklarının- bedelini vahşileşerek ödemek zorunda kalırsın. çünkü bu insanlarla iletişim kurmanın yolu senin tercih ettiğin yol kesinlikle değildir.

bir tane geri zekalı yüzünden yapmadığın ya da doğru yapmadığın tek bir şey hayatında zincirleme kazalara neden olur. günün birinde evcil king kong seni dövmek -bildiğin dövmek- için üstüne yürüdüğünde ve nefsi müdafaa durumunda, onun canını acıtmak zorunda kaldığın an fark edersin ki seninle aynı kalibreden insanlarla yaşamamanın sonucu oyunu onların kurallarıyla oynamaya mecbur olmak, kazanmanın karşılığı olarak kendi nezdinde küçülmektir. nedeni de seninle aynı kalibreden olmayan insanlara vakitlice fazla değer atfetmiş olmandır.

evrenden dileğim odur ki artık kendi kalibremde, ölçülü, kentli, sağlıklı ve sosyo-kültürel anlamda benzer background'lardan geldiğim bir sosyal yaşam sunsun bana. yalnız yaşamak istiyorum, şu haber de gelsin artık sevgili evren. anladım seni. sen de beni anla lütfen.

ps: netleştirmek gerekirse bugün evde "`kız kavgası`" oldu. narin filan görünüyorum, onun gibi kanepeleri filan ittirip kaktırarak "hamarat, güçlü kuvvetli genç kadın" pozları kesmiyorum, diye beni gözüne kestirmiş olacak ki bana saldırdı. herhalde dövebileceğini düşünüyordu. ne büyük yanılgılar bunlar, ben kendimi yorup yıpratmıyorum, evde senin gibi bir denyo varken kanepeleri neden ben iteyim di mi ama?! sadece ellerini tutup itekledim ve belli ki ömrü hayatında "deli kuvveti" diye bir şey hiç duymamış. ve belki benim yarı deli olduğumun da farkında değil, üzülüyorum. son kavgamızda ona bu mesajı iyice verdiğimi düşünmüştüm halbuki.

bana sen sanki sarayda mı büyüdün, diyor salak salak. ve evet bebeğim, ben sarayda büyüdüm ama sokakta çok zaman geçirdim. saç baş kavga etmeyi de biliyorum, seninle aynı üsluptan konuşmayı da daha çok bağırmayı da. susuyorsam duruyorsam asaletimden. insanları ölçüp tartmayı bildiğimden. ve evet işte nihayetinde duvara omzunu çarpıp kolları çürüyen ben olmadım. oturup hüngür hüngür kollarıma yaptıklarına bak, diye ağlamadım. tişörtümün yakası bile kaymadı. sen başlattın, ben sadece engelledim hem kendimi hem seni. ve benim ismim de josephine'se savaş başladı, esas bundan sonra gör sen beni.

ps II: hayatım boyunca insanlar beni onların çirkinliklerine göz yumup onlarla aynı üslupla yaşamadım, oyunu onların kurallarıyla oynamadım, diye eleştirdi. yeri geldi ailem de eleştirdi beni bunun için. ilkin yalaklanmak isteyenler onların bu yalakalıklarını geri çevirdiğimi görünce en büyük düşmanım oldu. onlarla savaşa hiç girmedim, genelde sessiz kalmayı, geri çekilmeyi, konuştuğumda da bir üst perdeden konuşmayı seçtim. bugün bu durum değişti. eksenim kaydı resmen, utanç içindeyim. bundan sonra böyle devam etmeyeceğim şüphesiz. bunu sevmedim ben, sevmeyeceğim de. bu durumu şöyle açıklıyorum, ben nuri bilge ceylan olarak kalmaya devam edeceğim gerek yaptığım işte gerekse yaşam biçimimde, birileri zeki demirkubuz olmayı marifet saysın. evrenden dileğim beni zeki demirkubuzlarla uğraştırmasın artık. (filmlerindeki çarpıcı gerçekliği seviyorum demirkubuz'un ama üslubunu, olaylara yaklaşımını sevmiyorum.)

ps III: bu mahalle delikanlıları, mahalle kadınları bana uzak olsunlar, lütfen! ha böyle söyledim diye plazalarda çalışan, konforlu evlerde yaşayan, bol makyajlı, marka saatli mahalle delikanlılarıyla mahalle kadınlarını es geçiyorum sanmayın. sonuçta mahalle delikanlılığı/kadınlığı ruhunuzda varsa çok parayla, titrle filan onu ancak gizleyebilirsiniz, bu mesele sosyo-ekonomik olmaktan çok sosyo-kültürel bir meseledir. ancak yüksek farkındalıkla insan ruhundaki çirkinlikleri temizleyebilir, o da "ortalama insan"lara göre bir iş değildir ne yazık ki.

ps IV: ben yine de kendime kızıyorum. yiyemeyeceğin boku avuçlamayacaksın arkadaş! aile öğretisini de bu kadar hiçe saymayacaksın. evet insan ayırmayacaksın belki ama herkesle de arkadaş olmayacaksın. bu arkadaşların pis pis huyları var, kapıyor sonra insan istemeden.

ps V: kasabalı "piç" erkekler hakkında bir şeyler karalayacağım yakında ve mümkün olursa onu başka bir mecradan okumanızı rica edeceğim sizlerden. umarım çok kadının çok yakından tanıdığı bu geleneklerle modern metropol yaşamı arasında sıkışmış ve ikisiyle de baş edemeyen tipler hakkında derli toplu bir şey yazabilirim ve siz de "hah işte, aynen öyle" diyerek okursunuz. çok var onlardan ve gerçekten çok sıktı bu memleketlerine gidip anneannelerinin ördüğü kazakları giyen istanbul'a gelince de "zor adam" ayaklarına yatan mahalle delikanlıları.


sevgiler
jk



Comments

Popular Posts