bir 'timing' hatası ömrüm

al jazeera izliyorum. son zamanlarda ya al jazeera izliyorum ya türkçe pop şarkıları dinliyorum. mesela musatafa ceceli... (we love you and we watch you as a family! ahhhaaha!)

mustafa ceceli - bir yanlış kaç doğru

sık sık da benjamin button kılıklı yaşamıma, kişisel tarihime ilişkin düşüncelere dalıyorum. bunu yaparken kızımı baştan çıkarmaya çalışan erkek kedilerin camlarıma bıraktığı sürreal izlere bakıyorum. sıkıldım
istanbul'dan. bunu artık yüksek sesle kendime itiraf edebiliyorum. ama gitmek de istemiyorum (ya da gidersem böyle new york'a filan gidip iyice ağzıma sıçılsın, istiyorum). belki bestfriend g gelse biraz daha anlamlanır bu şehir. ben anlamlanırım belki. anlamsızım ben. anlamımı yitirdim. içten yanmalı motorum su kaynattı. ışığım söndü. kendi kendime tamir edemiyorum ama onun varlığı beni ta lise ortaokul yıllarımdaki kararlı, zamanı verimli kullanabilen halime geri götürür belki. şu hayatta beni bir sözüyle silkeleyip kendime getiren başka bir allahın kulu da var mı, merak ediyorum ya da olacak mı?

anlamsızım ben ve bu şehir de anlamsız... çok anlamlar yükleyerek gelmiştim halbuki hem kendime hem istanbul'a. öğrendim ki çok anlamlar yüklememek gerekiyormuş. 7 sene sonra ilk kez ankara'da 10 günden uzun zaman geçirmeyi planlıyorum. kedi gibi 4 ayağımın üstüne düşmezsem -ki düşerim, dün bu lafı sleeper'da woody allen'ın canlandırdığı karakter de söylüyordu ama daha üstünden 1 dakika geçmeden başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmiyordu- gideceğim ve bir ay kadar ara vereceğim ilişkimize.

ankara'ya gidip memleketimin kaplıcalarına uğramak orada romatizmalarını iyileştirmeye çalışan orta sınıf teyzelerin beğenisine sunmak istiyorum kendimi. görücü usulü rocks! aha-ha!

ps: bir timing hatası ömrüm, dediğimde aslında başka şeyler anlatmak niyetindeydim. madem öyle bağlayayım; 25'imde hamama gidip 65'imde de plaja gidip üstsüz güneşleneceğim. planım bu! madem hiçbir şeyi doğru zamanda yap-a-mıyorum bunu da yapmamalıyım.

seviyor, öpüyorum.

josephine k

ps II: hahah bu filmi herkes hayatında bir kez izlemiştir sanırım.

ps III: (dikkat bu bir anıdır) hani fi tarihinde "bir kanaldan teklif geldi ama arap kanalıymış heralde, hemen reddettim," demiştin ya. ben de "hangi kanal," diye sormuştum. sen de "bilmiyorum, ne önemi var arap kanalında çalışmam," demiştin. ben de "el cezire mi yoksa, insan bir bakar şirkete," demiştim. sen de malın önde gideni, yıldızlısı olduğun için "ay hayır arap kanalında çalışmam," diye diretmiştin belki el cezire markasını bile duymamıştın halbuki. o zaman kırıcı olmamak adına söylememiştim ama şimdi söylüyorum. "el cezire de seni bekliyormuş bebeem." tey allaam yea... ne saçma insanlarla uğraştım bu şehirde ben!

Comments

Popular Posts